711 entry daha
  • hatırladığım kadarıyla şu ana kadar başlayıp da bitiremediğim tek kitap huzursuzluğun kitabı*. ha bi de böyle buyurdu zerdüşt var da onu zaten en başından bırakmıştım onu saymıyorum pek. sadece başladığımda o modda değildim denebilir. sonra da okuyasım gelmedi. huzursuzluğun kitabıysa fazla modumda olduğu için belki yarım bıraktığım bi kitap. hatta iki defa başlayıp yarım bıraktığım. hatta yarımı geçtim belki çeyrek bile değil. belki de iki seferde de aynı yerde bıraktım bilmiyorum. okumaya devam edersem sonunda nasıl bir ruh haline girerim diye korktum belki de. kitabı okuyunca sonunda kendi sonumu görecekmişim gibi düşünmüş olabilirim. aslında kitabın sonuna kadar aynı şekilde devam ettiğini tahmin edebiliyorum. huzursuz gelip huzursuz gitmiştir, bişeyler yapacak cesareti yoktur. herhalde aynı zamanda ilk defa bi kitaptan bazı notlar aldım, pek de hoşlandığım bişey olmamasına rağmen. beni buna yönlendirenin de tam olarak ne olduğunu bilmiyorum aslında.

    --- spoiler ---

    asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim.

    ırmağın karşı kıyısı karşıda olduğuna göre asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni bu.

    kayıtsızlık da zaten aşırı acı çekmekten olur.

    sesi, umutların artık kar etmediği, bunun için de her şeyden umudunu kesmiş insanlarınki gibi donuk, pürüzlüydü.

    kalp düşünebilseydi atmaktan vazgeçerdi.

    bunlar benim 'itiraflar'ım ve bu itiraflarda hiçbir şey söylemiyorsam bu söyleyecek bir şeyim olmadığındandır.

    müziğin ya da düşün hafif bi soluğu, ne olursa olsun yeter ki öyle ya da böyle böyle bir şey hissetmemizi sağlasın, ne olursa olsun düşünmekten bizi alıkoysun.

    yaşadığı iki odayı - ister istemez bazı temel ihtiyaçlardan vazgeçmek pahasına - pek ahım şahım olmasa da gene de lüks döşemişti. üzerine oturulan eşyalara - derin ve yumuşak koltuklar almıştı -, perdelere ve halılara ayrı bir düşkünlüğü vardı. böylece "çektiği acıya saygınlık katacak" bir iç mekan yarattığını söylüyordu.

    hayattan çok az şey istedim. ama o, o kadarını bile esirgedi benden. azıcık güneş, kırlar, bir lokma ekmek, bir lokma huzur, canımı fazla yakmayacak bir yaşama bilincim olsun ve bir de ne kimseye muhtaç olayım ne elalem bana muhtaç olsun. bu kadarı bile esirgendi benden. hani yüreğimizin katılığından değil de paltomuzun düğmelerini açmaya üşendiğimiz için dilenciyi başımızdan savarız ya, işte o şekilde.

    ah evet, anladım! patron vasques hayat'ın ta kendisi! bize hükmeden ve hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz, tekdüze ve gerekli hayat'ın.

    insan, ilginç ya da yararlı ne anlatabilir? başımıza gelmiş olan şeyler ya herkesin başına gelmiştir ya da yalnızca bizim başımıza gelmiştir. ilk durumda bayatlamıştır, ikinci durumda bizden başkası anlayamaz onları.

    ah ki ah! beni darmadağın eden ve bunalımlara sürükleyen, olabileceğim o öteki kişiye duyduğum bu özlem işte!

    karanlık, gece demek. gece ise uyku, yuva, özgürlük.

    --- spoiler ---
62876 entry daha
hesabın var mı? giriş yap